Nizami Gencevi’nin “Leyla ve Mecnun” Eseri Gürcistan’da Yayımlandı

Nizami Gencevi’nin “Leyla ve Mecnun” Eseri Gürcistan’da Yayımlandı

Azerbaycan’da “Nizami Gencevi Yılı” dolayısıyla büyük Azerbaycan şairi Nizami Gencevi’nin “Leyla ve Mecnun” eseri Tiflis’te yayımlandı (ADTM). Zengin geçmişi olan “İverioni” yayınevinde yayımlanan kitabı orijinalden Gürcü diline ünlü Gürcü doğubilimcisi ve mütercimi Prof.Dr.Magali Todua çevirdi. Kitabın editörü – yazar-çevirmen İmir Memmedli, önsöz yazarı – Prof.Dr. Halil Yusifli’dir.

 

 

 

İNSAN DEHASININ YÜCELİK ÖRNEĞİ

 

      Büyük Azerbaycan şairi ve düşünürü, ünlü “Hamse”nin (“Beşlik”) yazarı Nizami Gencevi dünya edebiyatının ender edebi temsilcilerindedir. Onun şiirinde her bir konu ve olay düşünür şair kalbinden süzülerek çok derin sosyal ve felsefi içerik kazanmış. 

     Büyük söz ustası konunun imkanlarını kullanarak hayat, insanlar, onların ahlakı, tavrı, yaptıkları hakkında endişeli düşüncelerini keleme almıştır. Nizami insan ve zaman problemine, bu problemin değişik yönlerine eserde tekrar tekrar değinir ve her zaman insanı iyiliğe, güzelliğe çağırıyor, dönem çirkinliklerini çekinmeden romantik bir tarzla dile getirir.

       Nizami şiiri kurbanlar, trajediler hesabına olsa da er geç insanın dünyayı insanileştireceği, zamanı değiştireceği, zamanın kendisinin bile değişeceği gerçeğini kanıtlıyor. Hayatın ve doğanın özgü dili var; harabe olan abat olacak, kötü olan iyileşecek:

 

       Daim harabe de olsa bir diyar, 

       Bil ki abatlıktan onda nişan var. 

       İster harap olsun, isterse abat, 

       Daimî bir temel atmamış hayat. 

 

       Bu diyalektik düşüncelerden Nizami insanın zaman üzerinde zaferine, şimdi yönetenin olanın yarın mahvolacağına, bugün trajedi kurbanı olanın yarın murada edeceğine ve mutlu olacağına inandığını gösterir. "Leyla ve Mecnun" eseri insan ve zaman konusu çevresinde şairin düşüncelerinden oluşan muazzam bir şiir deryasıdır. Nizami’nin "Leyla ve Mecnun" eseri bir tek umutsuz aşkın şiire dökülmesi olayı değil. Belki de bunu daha çok bu konuyu kullanarak dünya ve insan hakkında ortaya çıkmış edebi-felsefi bir eser olarak kabul etmek gerekir. İnsan düşünebilir ki, bütün bu konuların "Leyla ve Mecnun" konusuyla ne ilişkisi olabilir. Ancak eseri dikkatle okursak, bu rengârenk düşüncelerin direk "Leyla ve Mecnun" konusuna bağlı olduğunu anlarız. Şair eserin hem başında hem de eser boyunca değişik yerlerde değişik yollarla hayat, dünya, dönem insanları, onların amaçları, kaliteleri, emelleri konusunu açmakta, bu konuları da esere yabancı hesap etmemektedir.

       Nizami Mecnun’daki insanlığın, algının, sevginin ne kadar güçlü, fedakâr, karşılıksız olduğunu, onun "idrak yolundaki engelleri" nasıl azim ve cesaretle açtığını kendi çekici sanatının elvan boyalarıyla açıp göstermektedir. 

     Orta Çağda kadınların uyanışı, insanlığını algılaması ve trajedisiyse Leyla suretine yansıtılmıştır. Leyla’nın trajedisi eskiliğin yerini yeniliye gönüllü bırakmak istememesi yüzünden, onun yeniliğe karşı acımasız ve amansız olmasındandır. Orta Çağ feodalinin yönetimin henüz güçlü olduğu, fakat sarsılmağa başladığı bir dönemde Leyla’nın trajedisi doğaldı. Leyla görüntü olarak döneminin taleplerine boyun eğen, oysa ona eğilmez bir sessizlikle meydan okuyan, onun istediği, dediği gibi olmayan, kötülüğün zulmet gecesinde güneş gibi parlayan, içinde insanlığın sonsuz meşalesini dolaştıran bir insan olarak yaşıyor. 

      Nizami bu eserde yarattığı kahramanlar, tasvir ve incelediği olaylar, konular aracılığıyla dönemin zengin iç dünyası insan karakterini, fikir, düşünce ve ahlak manzarasını oluşturmuştur. Hatta her bir zerrenin belirli bir işlevi olduğunu söyleyen büyük söz ustasının bu eserinde de en ufak karakter bile önemli anlam yükü taşıyor, dönemin insan karakterlerini daha dolgun göstermeye hizmet vermektedir. Şairin bütün eserleri gibi bu eser de hayatın içinden gelen zengin fikir hazinesidir. 

 

Prof.Dr. Halil Yusifli, 

 

DİĞER MAKALELER